Merhaba yol arkadaşım! Esat Can Travel olarak sana dünyayı cebinde az parayla, ama kalbinde kocaman bir özgürlükle gezmenin manifestosunu sunuyorum. Bu manifesto, sadece bir rehber değil; yolda kaybolduğunda, cesaretin azaldığında ya da "acaba mı?" dediğinde sana ışık olacak bir dost.
Ben, Esat, yıllardır yolların tozunu yutuyorum. Öğrendiğim her şeyi, yaşadığım her macerayı samimi bir şekilde seninle paylaşıyorum. Bu manifesto, Esat Can Travel'ın ruhunu yansıtıyor: Özgür ol, cesur ol, azla çok yap!
Hayatın yollarında gezinirken sana rehber olacak birkaç düstur paylaşmak istiyorum. Seyahat, eğer kendini geliştirmeye kararlıysan, inanılmaz fırsatlarla dolu bir macera. Bu manifesto, Esat Can Travel olarak benim ve yol arkadaşlarımın yaşadıklarından damıtılmış bir özet.
Belki burada yazan bazı şeyler sana "tam benlik değil" gibi gelecek. Ve bu hiç sorun değil, aksine süper! Bunu bir işaret say, otur ve kendi manifestonu yaz. Hayatta neye değer verdiğini bulmak, büyümenin en güzel adımı. Bu değerler, zor günlerinde sana sağlam bir dayanak olacak.
Bu kurallar herkes için: Macera peşinde koşanlar, sırt çantasını yeni kapanlar, yılların gezginleri, göçebe ruhlar, serseriler, hayalperestler, hatta ilk uzun tatiline çıkan öğrenciler.
Topraktan geldik, toprağa döneceğiz. Şehirlerin koşturmacasında kendimizi unutuyoruz; atalarımızın evi dediği doğayı bir kenara itiyoruz.
Seyahat, doğayla yeniden bağ kurma şansı. Kamp yap, dağlara tırman, çocukken yaptığın gibi ağaçlara sarıl. Oralarda hâlâ eski bir sihir var, inan.
Modern gezgin hayatında teknolojinin yeri var, ama o ekran seni gerçek bir maceradan koparan bir duvar. Beğeni kovalamak, filtrelere boğulmak sadece kendini beğenmişliğe götürür; bu da bilinçli gezginliğin tam tersi.
Yerel halktan yol sor, onların dilini öğren, rezervasyonsuz bir kasabaya dal. Eski gezginler yapabiliyorsa, sen de yaparsın. Ve dünya seni bunun için ödüllendirir.
Günlük yazmak, kendini dinlemeyi ve kendinle muhabbet etmeyi öğretir. Şimdiki seni görmeni ve hayalindeki seni çizmeni sağlar.
Bu sadece bir seyahat değil, bir hayat yolculuğu, o yüzden yaz bunları. Bir anın seni sarstığında, bir şey öğrendiğinde, not al. Derslerini yaz ki aynı şeyleri tekrar yaşamayasın…
Yazdıkların, belki bir gün çocuklarına, torunlarına, sevdiklerine ilham olur. Toprağa döndüğünde, bu notlar seni hatırlatacak hazineler olacak. Bir gün biri okuyacak ve yazdığın için sana teşekkür edecek.
Cesurlar şanslıdır, insanlar da cesurları sever. Yabancılarla konuş, hikayelerini dinle; cesaretine hayran kalırlar.
Turist rotaları güzel, ama fazla kalabalık ve "yine mi turist" havasında. En güzel maceralar, az gidilen yollarda saklı. Dünyanın karanlık köşeleri bazen korkutsa da, orada saklı dersler seni büyütür.
Seni ürküten yerlere git: büyüme, konfor alanının kenarında başlar.
Evden uzakken sadece sevdiklerimizin desteğini değil, rehberliğini de özleriz. İnsanlar aynadır; bize sevdiğimiz ve sevmediğimiz yanlarımızı gösterir. Yalnız gezdiğinde, kendi aynan olman gerekir.
Seyahat, güçlü ve zayıf yönlerini, tutkularını ve değerlerini ortaya çıkarır. Yolda hatalar yaparsın, belki utandığın şeyler olur. İç sesin "daha iyisini yapabilirsin" dediğinde, kulak ver.
Bu, büyüdüğünün işaretidir.
Elinden geleni paylaş, ama kendini ezdirme. Gerçek bir hayat, dürüstlük, güven ve cömertlikten geçer: seyahat de öyle. Yabancılarla bağ kurmak için risk al, ama sevgiyi ve güveni seni zayıf düşürmeyecek şekilde ver.
Herkesin bir hikayesi var: Bu dünyada HERKES senin bilmediğin bir şey bilir. Açık bir kalp, meraklı bir zihin ve sağlam bir duruş, seni en güzel sohbetlere taşır ve sihirli anlar yaşatır.
Seyahat, insanları bir araya getirir. Gezgin olunca para hesabı yapmak kolay, ama eşyalar, para… Bunlar gelip geçer. Hep kaybolur, hep yenisi gelir.
Ama insanlar? Sevgi? Hayatın anlamı budur. Elindekini paylaş, verebildiğini ver, maddiyata takılma; karşılığında aldıkların, paranın alamayacağı şeyler olacak.
Gittiğin yerde yaşa. Acele etme, topluluklara karış, lüks turizmin şatafatını bırak ve yerel halkın hayatına ortak ol. Ara sıra kendine ziyafet çekmek sorun değil, ama bir yerde GERÇEKTEN yaşamadan orayı gezmiş sayılmazsın.
Mükemmel bir plan yapma sevdasını bırakıp "en iyi seyahat deneyimi" peşinde koşmazsan, gerçek bir deneyim bulursin. Eski püskü otobüslere bin, sokak tezgahlarında yemek ye, dilini bilmediğin insanlarla kahve içip muhabbet et. Bir yer, sadece turistik mekanlar değil – orası birilerinin evi.
Herkesin bir sebebi, bir 'neden'i var: seninkini unutma. Yol karanlık ve sisli olduğunda, daha önce kurduğun temel seni ayakta tutar.
Neden geziyorsun? Ne bulmak istiyorsun? Kim olmak istiyorsun? Bunları kendine sık sık sor; günlük tut, kendinle bağlantıda kal ve 'yolculuk aşkı' kibrine kapılma. NEDEN gezdiğini hatırla.
Ciddi söylüyorum. Bir gezgin, geldiği yeri bulduğundan daha güzel bırakmalı, asla daha kötü değil. Yemek artıklarını çöpe at, izmaritlerini cebine koy ve TEK KULLANIMLIK PLASTİĞE 'HAYIR' de.
Bu gezegenin yolcuları olarak, doğaya saygı göstermek ve onu korumak bizim işimiz. Çünkü onsuz hiçbir şeyimiz olmaz.
Bazı yerlerde çöp dağları göreceksin. "Boş ver" deme, çünkü bu her şeyden önemli. Daha iyisini yapabiliriz.
Havalimanlarında, trenlerde boş boş telefon karıştırma. Bir şeyler öğren! Yeni bir dil, bir sihir numarası, bir enstrüman; oku, not al.
Yolda, boş zamanlarında ya da gönüllü işlerde, yeni şeyler öğrenmek için sonsuz fırsatın olacak. Bu anlara balıklama dal, öğrenmenin keyfini çıkar. Her yeni bilgi seni daha güçlü yapar.
Ve gülmeyi unutma. Her şeyde, özellikle hatalarda mizahı bul. Gerçek seyahat, bu aksiliklerde saklı.
Plansız aksilikler olmasa, seyahat bu kadar renkli olmazdı. Zorluklar olmasa, bu kadar tatmin edici de olmazdı. İşler ters gittiğinde gül, çünkü GİDECEK. Sonra bırak gitsin ve yola devam et. Bu, hayatta güzel bir espri anlayışı kazandırır…
İnsanların etrafında olmak istediği türden.
Her köşede parti, takılmak için insanlar bulursun. İçki, uyuşturucu, rahatlık, geçici flörtler – bunlar bulanık su gibi. Seni uyuşturur, seyahatten koparır.
Çılgın anlarının tadını çıkar, ama unutma, seyahat bununla ilgili değil. Herkesle vakit geçirmek doğru değil. Uyuşukluğu hissettiğinde ve yoldan saptığını bildiğinde, daha anlamlı bir şeyler yapmanın vakti gelmiştir.
Klişe mi? Belki. Ama bu klişeler bizi yolda tutar. İçine güven: seni gitmen gereken yere götürür. İç sesin, belirsiz bir maneviyat değil; sezgindir. Dinle.
Seyahat ederken bir yönün olsun, ama katı planların olmasın. Akışına bırak, fırsatlara açık ol, isteklerinde esnek ol. En güzel tesadüfler, onlara alan tanıdığında olur.
İşler ters gider, kaygı basar, her şey "plana uymazsa", nefes almayı unutma. Kendine ve dünyanın sana sunduklarına güven. Güzel şeyler gelecek.
Her zorluğu kucakla, ama sadece güvende kalmak için yeterince kork. Dünya sana çılgın maceralar sunar, ama bir şey fazla riskliyse, "bu aptalca" diyen sesi dinle.
Güvenlik sadece seninle ilgili değil; seni sevenlerle ilgili. Yolda başına bir şey gelirse, acıyı çeken sevdiklerin olur. Arkadaşların, ailen, annen… seni sapasağlam görmek istiyor.
Onlar için yap.
Hayvan turizmi, ahlaksızlık ve yolsuzlukla dolu. Yabani hayvanlar yabani olmalı. Bir hayvanın binilmesine ya da kafese girmesine izin vermesi için neler yaşadığını düşün.
Hayvanlar eğlencemiz için birer obje değil; canlı varlıklar. Korumamız gereken yaban hayatını sömüren bir sektörü destekleme – hayvan turizmine bulaşma. Hayvanlara nazik ol.
Özellikle sokaklarda sefil köpeklere ve kedilere. Onlar sevgiye en çok ihtiyaç duyanlar.
Bu, en büyük hazinen. Sağlıklı bir beden ve zihin birbiriyle bağlı; biri olmazsa diğeri de olmaz. Yolda hayat, seni sağlıklı alışkanlıklardan koparıp tembelliğe itebilir: hareket et.
Dağlara çık, bol bol yürü, sabah yoga yap, meditasyonla uyan; sana uyanı bul ve alışkanlık yap. Seyahatte değişen yemekler, geç geceler ve her şeyin kaosu yorar. Gerekirse bir hafta mola ver, spor yap; bedenine zaman ayır.
Hem de kocaman, içten, abartılı. Gerçek bir gülümseme seni çok yere götürür. Ve bazen, bir gülümseme birinin gününü güzelleştirmek için yeter.
Sokakta sana merakla bakan birini gördüğünde, gülümse. Evini özlediğinde, gülümse. Kendini zirvede hissettiğinde, gülümse ve dünyayla paylaş!
Bir gezgin, geçtiği yeri daha güzel bırakmalı; bazen bu, sadece bir kişiyi gülümsetmek demektir.
Ancak kalple gerçekten görebilirsin; asıl önemli olan gözle görünmez. Seyahatte kalbi unutmak kolay. Yalnız kalmaktan korkup yanlış yerlerde ya da insanlarla fazla kalabiliriz; yolumuzu paraya göre seçebiliriz.
Ama gerçek seyahat kalple yapılır. Gözler Ascılla gözler görür, kulaklar duyar, ama kalp bilir. Düşünmek iyidir, ama ne zaman düşünmeyi bırakıp hissetmen gerektiğini bilmek de iyidir.
Basit, ama bazen en basit şeyler en gerekli olanlar. Dünya, her zamankinden çok huzura muhtaç. Sen o huzur ol.
Minnettarlık, iyilik, umut – bunlar huzuru korur. Küçük ya da büyük, şükredecek çok şeyin var. Ve umutlanacak daha çok şey var. Dünya kusurlu, ama ona duyduğun minnet ve iyimserlik ruhunun iyiliğini beslesin. Alaycılığın dalgalarına bir deniz feneri gibi diren – bir ışık ol.
İyilikle yaşanmış bir hayat, sana sonsuz mutluluk verir. İnsanlar iyiliğe çekilir; yalnız kalmazsın. Hayatın gürültüsü ne kadar artarsa artsın, minnettar ve umutlu kal.
Ruhunda huzuru tut.
Bu kuralları benimseyen gezginlerle tanış, deneyimlerini paylaş ve dünyayı birlikte daha güzel bir yer haline getirelim.